image

Adam, ortamda oturup sohbet ederken kafasını çevirdi ve bakakaldı.
Kadın’ın, gözleri değene kadar ayrılmadı bakışları Adam’ın.

İlk değiş, ilk dokunuş gibi…

Kısa sürede, defâsı gelen ayrılmak istemeyen bakışlar…

Bir akıma vesile olan gözler, sevmiş olacak ki, dahasına yeltendiler.

Yeltendikçe karşılık buldular ve ışıldadılar.

Adam’ın sıkıntıları başladı. Kapattıkları açıldı ve saçıldı. Hem de, alıştırmadığı içine. Kelebek mi? Mide bulantısı mı? Hafif terleme mi? Ne ise o işte. Ama o, birşeydi. Biraz güçlüydü…

Güçlü olan neydi?

Tanımazlar, bilmezler ve daha önce de görmemişler.

Olan tek şey, iki çift gözün bir ân dilimi içerisinde birbirini duyması.

O ân diliminde, gözler arasındaki iletişimde neler vardı? Bilimsel bir araştırmaya konu olsa, aradan geçenler nelerdi, böyle etkili?

Neden herkesle değil de, o kişiyleydi, nadir kişilerleydi?

O anki ortam mıydı buna sebep, yoksa bir süredir yaşananların bir yansıması mı?

Belki tamamen aradaki bağdır. Birbirini özleyen ruhların bağıdır.

Ucu açık ama etkisi belli bir sürü soru, bu midede olanlar neydi?

Zaman geldi Adam kalktı. Yola koyuldu, gözleri arayışta. Oysa, bunu ilerletebilir ve bağı güçlendirebilirdi. Ama nasıl?

Diller farklıydı. İletişim için yetersizlikleri, sadece bir bağ tohumu atmış ancak gereken ilgiyi gösteremedikleri için, bir başına verimsiz kalmıştı.

Son adımlar…

Adam son olarak, mide garipliğini güçlendirecek birkaç hareketle ilgi ve alakasını üzerine çekmeye çalışmış Kadın’ın, ancak Adam’ın aykırı gösterisi ve karşılığında aldığı kaçamak tebessümlerden başka hiçbir anı bırakmamış geriye…

Arap esintileriyle şevklendiler, Karadeniz serinliğiyle dizgine geldiler ve yollarına gittiler…