image

(İstanbul’ da cami çıkışı hatırası. Fotoğrafı çeken: Annem :))

Eminim siz de, anlatacaklarımı düşününce ve yaşadığınız yada yaşayacağınız anlarla yorumlayınca hissedebileceksiniz. Hissedemeseniz de, bir düşünün…

Uzun süreli Rize yaşantıma, ailemle vakit geçirmek ve vatandaşlık görevimi yerine getirmek üzere İstanbul’a, artık doğup büyüdüğümü hissetmediğim şehire geldim. Asıl anlatmak istediğim ise, bu kısa süreli şehir değişikliğinde hissettiklerimden çıktı ortaya. Bunu daha önce de hissetmiştim. Ancak anlatmak için yeterli değildim.

Şehir değişikliklerimde yada ortam değişikliklerimde, eğer bu kısa süreliyse farklı, uzun süreliyse farklı tepkiler verdiğimi gördüm. Bu tepkiler zaman zaman müthiş bir enerji verdi, zaman zaman ise tüm enerjimi aldı. Azcık daha detaylandırayım:

– Uzun süreli ortam değişikliklerimde avantaj gibi gördüğüm bir unsur var. Zaman! Hem de hiç tükenmeyecekmiş hissiyatıyla…

İşte bu unsuru dikkatsiz tüketmeme neden olan rahatlık ve erteleme zaaflığına dikkat kesildim, ettiğim tecrübe ile.

Bu uzun süreli ortam değişikliğindeki kalıcılık hissiyle, yapmam gerekenleri zaman zaman erteliyor, bazen yapmıyor, bazen de yapıyorsam zamana yayıyorum. Yani ânımı, hayatımı erteliyorum.

– Kısa süreli ortam değişikliğinde ise tam bir zıtlık gördüm. Kalıcı olmadığımdan dolayı her günümü, her ânımı tam performansla geçirmeye ve yaşamaya özen gösterdiğimi hissettim. Kısa bir süre var ve ben bu kısa süre içerisinde yapabileceklerimi tamamlamalı eğer vakit kalırsa dahasını yapmaya çalışmalıyım. Genelde, öyle de oluyor.

İstanbul’a kısa süreliğine geldim ancak yaptıklarım, düşündüklerim okadar çok ki, bu yüzden hissettiğim kısa bir süre değil. Yaşadım! belki doya doya, ertelemeden, her ânımı değerlendirerek. Aldığım verim ise muazzam…

Şimdi bu detayları genele bağlamak istiyorum. Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımıza derstir. Alırsak tabi. Genelden kastım, yaşamda olma gayemize itaf edecek.

Ahirette diyeceğimiz bir söz de, “Göz açıp kapayıncaya kadar geçti”dir belki de. Geçmişe baktığımızda, ne çabuk geçtiğine dair bazı tespitler yaptığımız da oluyor.

Şimdi dikkat!
Etkilendiğim, genelden kastım olan hissi paylaşıyorum:

“Sonsuz içerisinde sayılı zamandan oluşan hayatımı, kısa süreli bir ortam değişikliği olarak görmeliyim. Bu ortamda ertelemeye, boşvermeye, sıradan bakışlara ve rahatlığa yer vermemeliyim. Çünkü sözleşmem yok. Akabinde garantim de. Ben, bu kısa süreli ortam değişikliğini, bana verilen uzuvları, hisleri ve duyguları bastırmadan, tüm enerjimle ve tüm gücümle değerlendirmeliyim. Hak ettiği değeri vermeliyim”

İşte kısa süreli bir ortam değişikliği, geçmiş deneyimlerle kıyas, inanç ve genele bağlama yetisiyle çıkardığım sonuç bu. Sadece sözlü kısmı. Bir de hissettiklerim var. Eminim sizin de…

Zamanınıza hak ettiği değeri verin!
Kendinize hak ettiğiniz değeri verin!
Boşvermeyin, ertelemeyin, kabullenin ve hissedin!

Hadi hayırlı yaşamlar…