Bir Kırsal Adam ve Gezgin Kadın Hikayesi

5. Bölüm: “Güvenilir Erkek”

Tırmandılar, indiler, oturdular, kalktılar.

Çıktıkları uzun süreli yolculuklarda, beslenme ve barınma için, gezdiklerinden daha çok vakit harcıyorlardı. Aslında en zevkli kısımları da bunlar oluyordu. Birlikte, becerilerine güvenerek yaşam mücadelesi veriyorlardı bir nevi. Atalarımızın dediği gibi insanlar birbirini en iyi yolculukta tanırdı. Onların ki, yolculuktan öte yaşamdı aslında. Tamamen tabii olanaklarla ilerliyorlar, yiyorlar ve barınıyorlardı. Çocuğu ise zaman zaman Adam, sırtında taşıyordu…

Gittikleri yerlerde barınağı genellikle Adam hazırlıyordu. İlk gün akşamı olmadan çadırı kurmuşlardı. Adam bununla uğraşırken, Kadın ateş ve yemekle ilgileniyordu. Adam, Kadın ateşi yaksın diye kuru ağaç toplamaya da kendisi gitti, ağaçların üzerindeki kuru dalları kesmek için onu yollamak istememişti. İlk gün olduğu için hedef odaklıydılar ve Adam’ın gitmek istediği yere, ana kamp yeri olarak gördüğü yere gitmişlerdi. Bir gece burada kaldıktan sonra, bir kaç gün için bu kurulu düzeni dönmek üzere burada bırakacaklardı. Her ihtimale karşın dönmek için…
Diğer gidecekleri yerlere de buradan gideceklerdi. Mevsimden dolayı buralara pek kimse gelmezdi. Gelenlerde nadiren avcılar olurdu.

Yanlarında yeterli kadar yiyecek vardı fakat bitmesi durumunda avlanacaklardı. Şimdilik buna gerek olmadığı için, biraz gezinin keyfini çıkarmak istiyorlardı. Ateşin yanında yemeklerini yediler. Adam yolda gelirken topladığı birkaç çam iğnesi, taze olmasa da böğürtlen yaprağı ve kuşburnundan çay yaptı. Çocuk, çaya eşlik edemeden, uyuya kalmış, yorgun düşmüştü. Kadın onu yatırıp geldi. Birlikte çadırda geniş tulumun içinde yatacaklardı. Adam da hemen yanlarındaki bir başka tulumda yatacaktı.

Etraf zifiri karanlık değildi. Hava açıktı ve ay yeni doğmaya başlıyordu. Yarım aydan biraz daha geçmiş hali. Ay doğumunu izlemek, tüm geçen yola değdi. Çaylarını içerlerken günün değerlendirmesini yapıyorlar, ayı izliyorlar ve etrafın karanlığını yumuşatan yıldızlara bakıyorlardı. Yeryüzüne daha da yaklaşmış gibiydiler. Nasıl da bu kadar net ve yakınlardı… 

Kadın, Adam’a bir kez daha teşekkür etti. Adam ise buna devam etmemesini söyledi. 

“Ben sadece vesileyim. Sadece yapmamı içime doğurana şükret” diye ekledi.

Sonra Kadın neden yalnız olduğunu sordu. Bu çokça duyduğu bir soruydu Adam’ın. Yazar olduğundan ve hayatından parçaları paylaştığından, ona ulaşan insanlar ilk bunu sorardı ve neden bu yaşamı seçtiğini. Kısa bir gülme aldı Adam’ı. Kadın da eşlik etti, içten… Bu sorunun sıradanlığını ona da anlattı ve cevap verme adına başladı anlatmaya:

“Yalnız değilim.. Hem de hiç! Belki de fazlasıyla kalabalığımdır. Benim hayatım güvencede. Yaradan tarafından hak ettiğimi yaşayacağıma inancımla güvencede. Bugün yarın hayatım son bulabilir. Bunu düşünmüyorum ama yapmak istediklerimde bu düşünce ön ayak oluyor bana. Bir yolum var. Yolun sonunda ulaşmak istediğim, sonsuz sevincim de…

İşte bu yolda bana destek olacak insanlarla, benim destek olabileceğim ve toplumuma topraklarıma fayda sağlayabileceğim insanlarla devam etmek istiyorum. Çünkü biliyorum ki, ben iyi olmazsam kimseyi iyi edemem. Yoluma destek olma ihtimalini göz önünde bulundurduğum içinde, önce kendime sonra da çevreme olan desteği yüksek tutuyorum. Yaşadığım yer insanlardan uzak gibi görünse de aslında kalabalığın içinde yalnızlıktan daha pozitif etkide. Çünkü çevremde az ve öz insan var. Komşularım, beni ziyarete gelen insanlarla, iş yaptığım insanlarla sürekli irtibat içindeyim. Hem de hepsiyle…

Yani yaşadığım ortamın faydasını tamamen sağlıyorum.

Şehirde öyle mi?

Bir mekanda yüz kişi olsa da sadece yanındaki arkadaşınla muhatap oluyorsun. Burada öyle değil. Yüz yüze bakan her insan birbiriyle muhatap. Çünkü her birine vakit ayırabileceğim dozda insanlarlayım. Çoğun derdi de çoktur ama azın özüne inebilirsin. En azından daha kolaydır ve zaten çok da kolay olmayan yaşamımı daha da zorlaştırmamın anlamı yok öyle değil mi?

Velhasıl, ben güçlü olduğum yerdeyim. Buradan güç arayanlara en yüksek faydayı sağlayabilirim. Amacım da o! Ben iyi olacağım ve iyi olmak isteyenlere destek olacağım…”

Kadın, öze giden bu düşüncelerden etkilenmişti. Aslında o da bir vesileyle bu yola çıkmıştı. Oğlunun rüyasında yönlendirmesiyle, ‘Hakikat’ diye bir arayışa yollanmıştı…

Şimdi bulunduğu yerde ise buna giden bir Adam vardı. Bir an düşündü, acaba hakikati ona bu Adam mı yansıtacaktı yada bu yolda ona destek mi olacaktı…

Bunları düşünürken Adam’ı onaylar şekilde kafa salınışları ve tebessümünü mimikleriyle yansıttı. Sessizleştiler…

Ateşin çatırtısı öyle güzel geldi ki ikisine de, aynı anda ataşe bakarken, göz göze geldi ateşin iki yanında oturan bedenler. Rüzgar esti hafiften, Kadın’ın ardından.. ve esintiyle gelen, ateşle ısınan kokusu Kadın’ın…

Uzun uzun bakmaya devam ettiler. İçinde hiç bir imâ olmadan, yalnızca baktılar birbirlerine… Gözlerinde nasıl yansıdıklarına baktılar. İkisinin de parıl parıldı ve ikisi de huzurlu hissediyordu. Belki de yaşadıkları huzurun heyecanıydı bu.

Bir an ses geldi bulundukları düzlüğün yamacında başlayan ormandan. Bakışlarını ayırmadan, Kadın’ın sesten bir endişe duyduğunu gözlerinin sese gidişinden anlayıp, gözlerini Kadın’dan hiç ayırmadan,

“Karaca, çakal ya da domuzdur. Hiçbirinin bizle işi yok emin ol. Aksine korkuyorlardır muhtemelen…”

diyerek rahatlatıcı tebessümüyle sakinleştirdi Kadın’ı.

“Artık yatayım ben” dedi Kadın.

“Sen git bende ateşi körükleyip geliyorum. Ateşe gelmez hayvanlar. Sabaha kadar meraklarını ertelemiş oluruz bu sayede.”

Birbirleriyle ilgili onca paylaşımdan sonra hitabetlerindeki samimiyette artmıştı. Ancak saygı daha çok artmıştı. Adam kadının güçlü duruşuna ve becerilerine hayrandı, çadıra giden Kadın’ı izlerken bu anı da düşünceleriyle bütünleştirdi. Kadın ise Adam’ın yaşam gayesine ve tüm donanımına güven duyarak çadırdan ateşle uğraşışını izledi…
—Güven veren bir erkek. Bu güven insanı sakinleştirir. Tam da istediği sakinlikte bir hayat!—
Adam da toparlanıp girdi çadıra. Kadının gözleri açıktı. Dışarıda yanan ateş çadırın içini mum ışığı kıvamında aydınlanıyordu. Adam da girdi tulumunun içine. Yatmadan duasını etti. Dua bir şükürdü onun için. Bugün yapabileceği herşeyi yapmıştı artık. Yarına kalkabilirse aynen devamdı…

Kadında onu görünce kalktı ve bu davranışa vesile olduğu için tebessüm ederek duasını etti, oğlunu öptü ve yüzü Adam’a dönük yatmaya devam etti. Adam da ona dönük yatıyordu. İkisi de birbirine öylece ifadesiz ama anlamlı bakarak uyudular. İkisinin de ortak yanı, huzurlarıydı, dağda ve bir başlarına olmalarına rağmen…