İnsan, ister durur.
Hedefler koyar, durur.
Çabalar durur…
Ancak bir an gelir, öylece durur.
Nedendir bu duruş?..
—–
Davranışlarımı anlamlandırırken Hakikati esas aldı mı diye düşünür dururum ben de. Buna bir insanın kesin bilgiyle yaklaşabilmesi zordur. Bilgi yanında, vicdan ve sağlam irade de gerek…
İsteklerimi düşünürüm. Hedeflerimi de. Bir zaman gelir, son hızla devam ederim. Hedefe giderim, çabalarım. Gücüm, kuvvetim ve kudretimle…
Ancak bir zaman yine gelir ve tüm o şevkli haldenmeser kalmaz. Kursağımda düğümler dizilir. Çıkmazlar artar, ne yapacağını bilen ve herşeyin üstesinden gelebilecek insan gibi hissederken çaresizlik sarar durur.
Neden böyleyim?
Beni bu hale düşüren nedir?
Zaman gelir, Hakikat yine gücünü gösterir, bir düşünceyi zihnime ve bir hissi gönlüme yerleştirir.
“Ne için çabalıyorum?”
Neden sonsuza kadar içimdeki şevki harlı tutamadımı düşündüm.
Neden?
Zaman zaman düşen gönlümün aciziyeti neden?
Aslında içten içe biliyorum işte. Gönlümü bir yandan yakan bir yandan da umut ferahlığı veren düşünce geliyor içime. Geliyor da, ben geleni nasıl karşılıyorum…
İçime gelen;
“Sonsuza Ulaşma Gayreti”
Nasıl bir hedef istersiniz?
Hadi söyleyin!
Sonu olan mı, sonsuz olan mı?
Ulaştığında tam hissedeceğin şey, bu dünyadan mı?
Mesela daha çok mal, para, yemek, insan.. bunlara ulaşınca his ne olacak?
Bende hep bir eksik. Onlara ulaşınca bir anda amaçsız kalmak, çabasız kalmak.
Tüm bahçeleri ekin eksem, ekme işim bittiğinde öylece kalakalacağım. Amaçsız, çaresiz…
Bana sonsuz bir amaç lazım diye içim içimi yedi durdu. İçten içe bildiğim ama farketmediğim birşey geldi içime yer etti kendine. Bana lazım olan yolun sonuna, hayatım boyunca göstermem gereken bir çabanın sonunda ulaşmam gerek. Bu çaba da Hakikat!
Yapmam gereken basit kelimelerle belli bile. Hak yolunda ne gerekiyorsa onu yapmak ve çabamı daim kılmak. Asıl amaç bu olacak ve gerisi herşey teferruat yani vesile olacak.
“Okuduğum okul, yaptığım iş, ailem, eşim, dostlarım ve dahası beni Hak yolundaki çabamda destekçi olacaksa olsun. Gayrisini ne edeyim?” der dururum…
Ne edeyim?
İnsanım işte!
Öyle acizim ki, bir an yakalıyor içimi kemiriyor zaaflar. O zaaflar da bir vesile için varlar. Ta ki beni yoluma sürdükleri için varsalar, Allah için var olsunlar. Ne zalimlerden olmak isterim ne de düşkünlerden. Tek isteğim sağsalim Hakiki sahibime ulaşmak. Ne kadar ömrüm varsa o yolda harcamak.
Yolumuz ve bahtımız açık olsun. Amacımız bir va hakikatli olsun. Dualarımız bir ve birbirimize olsun. Hayırla kalın…
İsimsiz
20 Haziran 2017 — 23:40
Senden çok iyi bir tasavvuf erbabı olur. Bir mürşidi Kamil elini tutmalısın. O zaman ne amaçsız kalırsın ne de boş. İstediğin o sonsuz iç Huzuruna da ahiretine de ancak öyle ulaşırsın. Bir dost tavsiyesi. Virdi olmayanın varidatı olmaz. Zahmetsiz rahmet de olmaz demişler. Peygamber efendimizin bile mürşidi vardı.. Cebrail as. Allah ile arasında ona rehberlik etti. Çok incelikler güzellikler var. Araştırmalısın..
kameraygun
20 Haziran 2017 — 23:46
Yaşayan bilir. Dillendirdiklerim sadece kafanın karıştığı anlardan. Bir de bu karışıklığın ardından dinginleşen süreç var. Tabiatın getiri ve götürülerine gönül açtığımdan beri hakikat daha güçlü geliyor. Hamd olsun. Bu iniş çıkışları daha sağlam aşmanın da yolu dediğiniz gibi sanırım. Tez vakitte hakikatle yaşamanın ve yaşatmanın yolu açılır ve genişler. Kıymet veren düşünceniz için de teşekkür ederim…
İsimsiz
21 Haziran 2017 — 00:18
Adıyaman’a bir uğrayın.
Peygamber torunlarını görün. Onlardan birer damla. Zaman’ın kutbunun nazarına bir girin.
Dualarını alın derim. Sevgiler selamlar.