Sözleri sarı,
Hayalleri mavi,
Mavili Hana Çiçeği’m…
Bir zamanlar bir Adam sevdiğini kaybetmiş. Sevgisi sonsuza ulaştırandanmış. Kaybına üzülmüş ama harap olmamış. Viran hiç…
Sadece özler dururmuş olduğu yerde ama duramamış. Almış başını gitmiş. Başının içindekilerle…
Sonra değişen coğrafyalardan birinde dolanırken başındakilerle, görmüş onu. Kaybını getirir gibiymiş gördüğü. Görüntü netleşmiş. Eğilmiş yanına, yaklaşmış. Koklamış.. ama çiçeği değil, Onu…
Sonra gözleri doldu. İçi dolunca hep öyle olurdu. “HAsret NAsibimmiş” diye içerlendi ve dillendi:
“Sözleri sarı,
Hayalleri mavi,
Mavili HaNa Çiçeği’m…”
İçinin sarısını, O’nun dilinden çıkan sözlerin ışıltısına; mavi taç yapraklarını ise O’nun mavi gök kadar uçsuz hayallerine benzetti.
Sevdasının yeşermişini bulmuştu. Bir daha da bu coğrafyadan gitmedi. Sonra çiçeğinin mavi boyasını buldu. O’ndan gelen uçsuz hayaller nasıl bulaştıysa Adam’a aynı öyleydi.
Bir de yendiğini deneyimledi. Aynı, O’nun gibi besleyiciydi.
İlkbahar’da gelmişti, kış oldu mu gidecekti. Gitse de, gelecek baharda onu geri getirecek kökleri vardı ve her geçen sene etrafı daha da saracaktı. Aynı, gitse de, hiç gitmemiş gibi bıraktığı anıları gibi…
Adam, sonsuza giderken yoluna yoldaşını bulmuştu. Hem anacak, hem yaşayacaktı…
İsimsiz
18 Eylül 2017 — 15:31
💙