Adam, çay çiçeğini çok severmiş. Gördüğü anda koklamadan edemezmiş. Ama koparıp değil, eğilip koklarmış.

Tıpkı Kadın’ı kokladığı gibi…

İçinden geldiğinde; Kadın ister uyusun, ister otursun, ister iş yapsın gider yanına yada eğilir başından, boynundan koklarmış. İşinden yada olduğu durumdan alıkoymazmış. Her kollayışı da, Kadın’ın hoşuna gidermiş; Adam’ın kokladıktan sonra doğrulurken ki tebessümüne de…

Bir gün sıklaşmış bu git gelleri. Kadın da sormuş artık, neden devamlı kokladığını.

Adam’ın cevabı içtenmiş:
“Kokular kolay unutulmaz…”

Adam kolay kolay unutmak istemezmiş. Tıpkı bir esintiyle gelen çay çiçeği kokusuyla hatrında canlanan çay çiçeği dokusunu unutmadığı gibi. Kadın’ı da her haliyle koklarmış ki, onsuz yaşadığı anlarda varlığını tebessümle hissetsin diye…