9 Şubat 2020
20 dk’lık yolu, 2 saatte çıktıktan sonra evdeydim. Kuzine yanmış, ben borusuna sarılmış ısınmaya çalışıyordum ama nafile. İçimde bir ürperme. Müthiş bir rüzgar, tahta olan evin tahta aralarından içeriye kar atıyordu. Haliyle o rüzgarda ısınmak da zordu. Dağ evi tadilat isteyen çok bakımlı olmayan bir yer. Kışın orada kalmak zor…
Isınmaya çalışırken dışardaki fırtına şiddetini daha da arttırdı. Devamlı yön değiştiren rüzgar, kuzine bacasını da geriye doğru basınca, evin içi duman doldu. Bir an eve sis çökmüş gibiydi. Odun ateşi bir anda zehirlemez ancak etkilemeye başladı oksijenimizi. Bir yolunu bulup dumanı kestik sonra havalandırdık. Termosla yanımda getirdiğim bal limon şerbetinden içip kuruttuğum hurmalardan yedim. Vücut çok efor harcadı ve biraz enerji gerekiyordu. Üşümesinin bir sebebi de oydu. Tam o an bir hayal belirdi. Yerden ısıtmalı ve izolasyonlu bir ev olsaydı tam da burada. Yaşadığım o anda. Ne güzel olurdu dedim. Tüm o fırtınayı içerden izlemek. Ama sonra düşündüm, aynı coşku heyecan olur muydu. Isınamama kaygısıyla boruya sarılmak, odaya dolan duman, evin içine giren kar olmasaydı, yazacak birşeylerim olur muydu diye düşündüm. Olurdu belki, anlatacak birşeyler hep olur ama böyle etkili olur muydu?
Isı depoladıktan sonra artık dönüş vaktiydi. Akşama bir saatten az kalmıştı. Giyinip dışarı çıktık ancak, şiddeti hiç dinmemiş rüzgar, her an nefes kesmeye hazır gibiydi. Yola çıkınca bir tedirginlik başladı. Yollar zaten kapalıydı ancak yürüdüğüm ve açtığım yollar da kapalıydı. Belli belirsiz bazı yerlerde izler görünüyordu. Geldiğim rotayı takip ettim ancak daha yolun başında, bazı düşünceleri kabullenmeye başladım. Yürüyerek açtığım yollara güvenerek rahatça inerim derken, aksine yeniden yol açmam gerektiğini gördüm. Buna gücüm var mıydı?
Dönüp geceyi evde geçirmeyi de düşündüm. Ancak ısınmak problemi yanında, dönüşüme güvendiğimden yiyecek noksanlığı problemi de vardı.
Az daha ilerleyeyim belki iz vardır derken şiddetlenen tipi, heyecanlandırmaya ve biraz karamsarlığa doğru götürüyordu. O an aklıma Van’da yaşanan çığ felaketi geldi. Şu an dışardayım ve gerçekten de normal bir hava değil. Bu havada dışarda olunmaz. Ancak nasıl olsa eve döneceğim düşüncesi, eve dönemeyebilirim düşüncesiyle yer değişince olanlar oldu. Biraz stres, biraz belirsizlik…
Az daha gideyim, olmadı geri dönerim diye diye devam ettim. Tam kapanmamış izlere denk gelince, iniş için ümit yeşerdi ve yola devam ettim. İzlerimi, aşağı indikçe daha net görmek, daha da güvende hissettirdi. Bir süre sonra izlerin devamlılığı, stresi de aldı götürdü ve zihni rahatlattı…
O stres anı çok önemli. Ani kararlar gerekebilir ve doğru karar için sakin kalmak gerekir. En önemlisi kendini sıkıp bunaltmamak, strese sokmamak. Sakin kalmak, yol almak için en emin haldir. Hayat yolunda da öyle…
2 yıldır yağmayan karın ardından hemen herkesin dilinde Allah vardı. “Yağdırmayan Allah bilir işini, inşallah bu sene yağar, nasipse kar yağsın da, toprak da kendine gelsin” gibi, herşeyin olduğun gibi karı da yaratan Allah’ı ana ana, farkına vardık, verdiklerinin ve vermediklerinin nelere sebebiyet verdiğini ve bu farkındalıkla temenni ettik.
2 yıldır, envai çeşit ot ve böcek türedi. Kar yağmaması, onların da çoğalmasına sebep oldu. Bu gibi sonuçları görünce, felaket gibi görülen kar, istenmeye başlandı. Çünkü şu anda yağmış olan kar, normal gelmiyor. Yollar kapalı, tek güvenli yer, evlerimiz. Ancak buna rağmen mutluyuz. Kimse demiyor ki, “Bu ne yağdı böyle çok oldu yahu” diye. Herkes şükür içinde…
Şükür ki, şu hayatta, gençliğimin gücünü taşıdığım yıllarda, böyle görkemli kar sürecini yaşamak nasip oldu yeniden. Hayatımın en unutulmaz 3. Kar yılı. Kıymet verdiğim, hemen her yerinde ayak izimin, terimin, emeğimin olduğu bu toprakları, böylesine güzelliklerle görmek ve yaşamak, benim için oldukça özel. En çok da yaşarken hissettiklerim.
Daha nicesine kavuşmak temennisiyle…
İnstagram/kameraygun