Çocukları bilirsin, nasıl da iç güdüsel hareket ederler, güdülendikleri her ne ise, onu yapana kadar vazgeçmezler…
Yürümeyi başaran çocuk mesela. Poposunun üstüne düşer ilk denemelerde ve düşünce, o darbe tanıdık olmadığı için ağlayabilir ama ağlaması dinince yeniden dener. Her denemede ağlamak, sakin kalmayı; sakin kalmak da deneme gayretini körükler ve sonunda da ayakta kalmayı ve yürümeyi başarır haliyle. Ancak tüm bunları düşünerek yapmaz. Daha iradesi yoktur. Çevre baskısı, kalıp, onu duygusal olarak yıpratmaya çalışanları algılayacak algı yok ve bu sayede ağlamanın bile gereksiz olduğunu hissettiği popo üstüne düşmeye de aldırmadan, her seferinde kalkıp doğrulmaya çalışır…
O da, işte tam böyleydi!
O’nu tanıdığımda, kendi tabiriyle, ‘Yarım Kalple’, yaşama tutunmuş, sayısı elin parmaklarını geçmeyecek kadar günü iyi hisseder, sonra bazen haftalarca hastanede yatardı ve acıyla geçen hastane günleri…
Her ne kadar acılı da olsa, kalbi biraz toparlanır gibi olur, tüm o süreçleri unutur, o yarım kalbin sapasağlam muhafızı gibi davranır, en zor süreçlere karşı koruyacağını sanar, ancak yine ve yine tökezler, zorlu süreçler baş gösterir, yaşanır ve yine bir tekerrür hali sürer, gider…
Ben, O’nu tanıdığımda böyle birkaç sürecine denk geldim, destek de oldum. Meğer bu süreçler, yıllardır tekrarlıyormuş. Ancak değişmeyen şey aynı. Hatta aksine olumlu yönde bir değişim: “Her sürecin ardından daha da güçlenen bir yaşam gayreti”.
Hani insanı alaşağı eden çevresel unsurlar vardır ya; eş, dost, arkadaş veya diğer insan ve insan unsurları; tüm bunlar bir yana, bünyesi bile ona müsade etmezken, azıcık iyi hissetse, yine hiçbir şey olmamış gibi, en güçlü gayretiyle. Anlayacağın, uçlarda bir yaşam. Ortası yok. Ya çok iyi, ya da çok kötü…
…
Avucunu avucuma almış, öylece bekliyordum; Mahzun mahzun yatan ve zaman zaman ağrıdan kısık kısık inleyen kadınımı. Başka ne yapabilirdim ki?
Hayatımızı birleştireli bir yıl olmuştu. Hayatımda, yaşama bu denli güçlü tutunan ve gayretiyle beni büyüleyen, kendine hayran bırakan bir Kadın!
Onun hayatta kalışını izlemek, öyle güzel ki…
Birlikte olmaya başladığımız yani hayatlarımızı birbirine bağladığımız günden itibaren bu çöküşlerde farkedilir bir azalma oluştu. Bunu farkettiğimde, düşündüm kendi kendime, “Acaba bundan önceki yaşanan o inişlere sebep, eksik hissettiği sevgiyi arayan bir kalbin çırpınışı mıydı ki?” diye.
Zaman zaman ufak tartışmalarda yine etkisini görüyorduk. Stres fazlasıyla etkiliyordu onu. O yüzden de, zamanla, gereksiz tüm konularda büyük bir anlayış geliştirdik. Sorun odaklı değil de, hep çözüm odaklı ve hep anlamaya çalışır bir algıyla. Tabi sonsuz bir güvenle. Bunu yarım bir kalp var diye yapıyorduk. Keşke bu bilinç, herşey tamken de olsa. Gereksizliklerden uzak, anlayışla, zorlaştırmayıp kolaylaştırsak. Birbirimizi aşağı çekmeden, hep yüceltsek; duygusal olarak. Yani tüm insanlardan ve ilişkilerden bahsediyorum…
Geçen sürece baktığımda, gerçekten de hayatlarımızı birleştirme fikri, enteresan geliyor. Her an, kaybedebileceğim bir kadını sevmek!
Değmez mi?
Değer tabi, her gün hayatta kalışını hayranlıkla izlemeye…
Gereksiz atışmalar, uzayarak ayrı geçen zamanlara sebep tripler, yıpratarak kalıcı hasarlar veren sorunlarla uzun bir yaşam sürmektense, tüm bunların üstesinden gelip, her an kaybedeceğimi de düşünsem, hayatta kaldığı her günü hediye bilip, çabasına hayran kaldığım bu kadını, az da olsa öz yaşamak düşüncesini zihnimde yeşertip büyütmeye başladığımda, bir tercih oldu benim için de, onunla yaşamak.
İşte böyle…
Dediğine göre, benden önce küllerin altında yatan közü harlamak zor gelirmiş ona. Ben gelince, küle dönmeden harlanan bir ateş hep varmış, üflememle.
Her yeniden doğuşu da, öncekilerden daha hızlı gerçekleşiyordu. İşte bunu bilmek, benim de bu hayatta güzel bir amaca hizmet ettiğime destek oluyordu. Manen ferahlık, tüm zorluklara göğsü germekte ise daha cesur davranmayı da sağlıyordu…
Avucunu çekmek istedi, bırakmadım. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi kaldırdığımda dolmuş gözler, acıdan mı yoksa bu acının bendeki tesirine bakıp, acıdığından mı öyle bakıyordu bilmiyorum ama tebessüm ettim. Aramıza sis bulutu çökmesin, dağılsın diye…
Elinin ayasına dayadım burnumu ve dudaklarımı. Hem kokladım, hem de öptüm. Başımı kaldırıp tekrar baktığımda, dolan koca damlayı şakağına akıtmasını görmezden gelerek tebessüme devam ettim.
“Ne sıcaklığını, ne de kokunu esirgeme benden, bu hayatta var iken. Buğulu bakma bana ayrıca. Net görsün gözlerin. Sana bakarken ışıldayan gözlerimi, seni seven gözlerimi”
Sözlerim boğazına düğümlendi, farkettim. Benim de, onun yanında yıprandığımı düşünüyor. Oysa bilmiyor ki kabullenişimi, kabullenişimin verdiği ferahlığı, bu ferahlıkla onun bana her nefes alışının hediye oluşunu; Yaşaması mucize sayılan bu kadının…
Kalktım ve boğazındaki düğümden öptüm, çözülsün de rahatlasın diye. Derin bir soluk aldı ve tebessüm yerleşti yüzüne, zor da olsa. İnlemelerinden sonra çıkan ilk iki kelimeydi: “İyi ki Varsın”
…
Sağ şakağıma akan serinlik hissettim ve açtım gözlerimi. Elimle yokladım. Gözümden akmış. Ne oldu diye düşünürken, gördüğümün rüya olduğunu anladım. Rüyaydı hepsi. Nasıl da gerçek ve hisli. Başımı kaldırıp etrafıma baktım emin olayım diye. İkna oldum, rüyaydı. Gözlerimi yastığa sildim ve tekrar koydum başımı. Gözlerimi kapayıp açtım. Kalbimin de atışı sakinleşmeye başladı o sıra. Rüyaydı elbet ama bu kadın, geçen gün hayatlarımızın kesiştiği kadındı.
“Mucize!” dediğim Kadın…

13 Ocak 2021
Müge
13 Ocak 2021 — 22:48
İyi ki varsın Kamer 🙂
Tuba
14 Ocak 2021 — 10:40
Her zaman dediğim gibi; gönlüne❤️ , kalemine 🖊 sağlık 🤲🏻🌿 Etkileyici ve dokunaklı bir yazı olmuş .👏🏻
kameraygun
14 Ocak 2021 — 11:04
Teşekkürler 🙂
Naziko
14 Ocak 2021 — 19:53
Sen bir incisin Kamer ve iyi ki varsın. Yazıya döktüklerin gerçek olsun olmasın kalbime dokunuyor. Hissederek dile gelenler nasıl da sarar ve içine çeker insanı. Kayboldum ama ne kaybolmak. Yine çok güzeldi. Kalbine kalemine sağlık. Hep yaz hep okuyalım olur mu? 🦎
kameraygun
14 Ocak 2021 — 21:34
Herşeyden öte, hissedilir olması önemli. Buna sevindim ve kıymet veren düşünceleriniz için teşekkür ederim 🙂
Gamze
14 Ocak 2021 — 22:36
Okurken içinde hissettiğim romanlardan, minik bi paragraf gibiydi. Bir insan bu kadar güzel sevebilir mi gerçekten ?
kameraygun
14 Ocak 2021 — 22:46
Sevmek istesin yeter ki…
Rabia
14 Ocak 2021 — 23:37
Hayat ile aramda bir sis bulutu var hayata olan buğulu bakışlarımdan dolayı, bazı şeyleri netliğe kavuşturamamaktan dolayı. Bu sözler belki hemen düşüncelerimi değiştirmeyecek ama beynim içine işledi bu sözler sizin vesilenizle, sözler sihir gibi etkiler insanı derler, zihnimin bir köşesinde kalan bu sözler bana yardımcı olur belki de, teşekkür ederim 🙂
kameraygun
14 Ocak 2021 — 23:42
Yardımcı olması ümidiyle…
Ben teşekkür ederim 🙂
adamkarga
15 Ocak 2021 — 09:30
En güzel rüyalarının dahi kıskandığı güzelliklerle dolu bir hayat yaşaman dileğiyle 🙂
kameraygun
15 Ocak 2021 — 09:56
İnşallah :))
Misafir
16 Ocak 2021 — 03:55
Ve bir de rüyanın içinden bakalım o adama. O kadın olarak.. ne derdi baş ucunda mucize gibi bekleyen adama? Acaba kaç kere yalvardı göz kapaklarına bir kere daha açılsın da güneşin sevgilisinin yüzünde nasıl hayat bulduğunu görsün diye?
Avuç içlerine sinen o busenin bütün azalarına şifa verdiğini kaç tebessümle anlattığını nasıl dile getirsin o kadın?
Mesela der miydi? Sevgilim, bütün güzellikleri seninle gördüm. Güneş sen ve Ay senin yansıman..
Velhasıl-ı kelam, rüyalar bizim peki ya tabirleri kimin şimdi?
Mücella
8 Ekim 2021 — 16:32
Çoook güzeldi, sonuna kadar yaşanmış olduğunu hissederek canlandırdım zihnimde ve kadın ne kadar şanslı bu sevgiyi avuçlarında bile hissedebildiği için derken.. Ah demicektin rüya olduğunu, gerçekten inanasım gelmişti bu saflığa, saf sevgiye… 🙂
kameraygun
9 Ekim 2021 — 05:56
İnanmaya engel yok. Biz inanmaya devam edelim. Belki gerçeği daha da güzel olur 🙂 teşekkür ederim 🙏😊
kameraygun
9 Ekim 2021 — 22:55
🙏😊