Tüm duyularını kullanabildiğin bir hayatı hisset!

Oyun bitti ama ders bitmedi!

Bu yazıyı okumadan önce, eğer okumadıysan, “Her Kaçmak İsteyen İçin Bir Liman Değilim!” başlıklı yazıyı oku.

Başında, “Merhaba” olan bir mail aldım, yine aynı kişiden. Yazımı okuduğunu ve duygu karmaşası içinde olduğunu söyledi. Bir yandan öfkeli olduğunu, diğer yandan mütebessim olduğunu dillendirdi. Mütebessim ise, tebessüm etmek anlamına geliyor. Kendi mahremini açık ettiğimi ve bunu yaparken de aşağılayıcı bir tavır sergilediğimi söyledikten sonra bir durdum ve tebessüm ettim 🙂

“İnsan böyle aşağılanır mı?” diye düşündüm ve yazdıklarımı tekrar düşündüm ama “Hayır, ben aşağılamadım” dedim kendi kendime ve aşağılarsam, aynı şeyleri yaşarım diye bildiğimden ve daha önce kimseyi aşağılama girişimim olmadığı eminliği içinde tekrar tebessüm ettim.
“Evet, duygular! Hareket ederken denge kurmak gerek. Sadece duygularla olmaz. Mantık da yürütmek gerek” dedikten sonra devam ettim gelen maili okumaya.

Bir yandan spor için ısınma hareketleri yapıyorum, bir yandan da okuyorum. Çok da uzun değildi yazılanlar zaten ama karşımdaki kişiyi mütebessim edecek kadar uzun birşey varmış. Aramızda geçen yazışmaları uzun uzun düşünüp yazıya çevirmem, tebessüme sebep olmuş. Nedeni az çok anlaşılıyor. Bazen düşünülmek bile o tebessümü oluşturmaya yetiyor. Aslında insanları tebessüm ettirmek zor değil. Buna rağmen asık suratlı insanalrı görmek, gerçekten üzücü. Neyse konuyu dağıtmayayım.

“Bütün bu duygu keşmekeşinde yaptığımın sorumluluğunu alıyor ve hissettiklerimin yanlış olduğunu kabul ediyorum. Ben sizi mahremi esrar olabilirsiniz zannetmiştim. Ama bu benim zannımmış ve haklısınız sonuna kadar. Hakaret bile etme ihtimalinizi göz önünde bulundurmalıydım.” dedikten sonra beni düşüncesinden bile geçirmeyeceğinin teminatını vererek, güzel dileklerle vedalaştı.

Ben de sporuma devam ettim. Kan dolaşımı hızlandıkça aklıma birşey geldi. Yazdıklarımı okuyanlara sorayım dedim ve bir anketle sordum:
“Yazılanlarda karşı tarafı aşağılayan bir tavır sezdiniz mi?”
Sonuç ise, ‘Hayır’ oldu. ‘Evet’ diyenler, “Ya kusura bakma elim çattı” dedi ve yazıyla ilgili düşüncesini paylaştı. Tüm bunlara rağmen, ben karşı tarafa hak verdim. Duygu yoğunluğu yaşarken, karşı tarafın, senin davranışlarını anlamlandırmaya çalışırken objektif davranması, zoruna gidebilir. Bu yüzden zaten ne kızdım, ne üzüldüm, ne başka birşey. Ama bu davranışları da anlamlandırmaya devam ettim. Çünkü insandan çok, davranışlarıyla ilgileniyorum. Herşeyin bir sebebi olduğuna inandığımdan, davranışın ardındaki sebebi arayıp bulmak, benim gelişimimde ön ayak oluyor. Bu hep böyle oldu ve ben, her insandan kendime anlam bulmaya devam edeceğim. Yani, düşünüp yazıya dökmem çok abes bir durum değil. Özel de değil. Benim genel halim. Spor yaparken yerde bir karınca gördüm. Sonra geriye doğru gittim ve ezilmemesi için bir sürw geride çalıştım. Sonra bunu da düşündüm. Onu görmem, görüp yolumu değiştirmem, yaşaması için ona müsade etmem ya da yolundan çekilmem, bunların her biri anlamlı benim için. Karınca bile hayatımı sürerken düşüncelerimi işgal ediyorsa, insan ve davranışları elbette edecek. Hayatın verdiği anlamları hep ilgiyle karşılamışımdır…

Evet! Gelelim, kendisini aşağıladığımı düşünen bu şahsa. Ama gelemiyorum. Çünkü öyle biri yok. Benim için var olan insan, nasıl yaratıldıysa öyle, gizlenmeyen, kendini bilen ve kabullenmiş olan, en önemlisi karşındakini dürüst ve güvenilir görürken aksi şekilde oyunlar oynamayan insandır.
“Yerinizde olsam, belki cevap bile vermezdim” diyen bu kişiye, “Kimseyi belirsiz bırakmak istemem” diyerecek cevap veren bu adam tarafından aşağılanacağını düşünmesi, ironik elbet.

Ancak! Dediğim gibi, bunlar anlaşılabilir. Duygusal güdülem, mantığı devre dışı bırakınca ve benlik istediğini alamadığında insanı duygusal çöküntüye sokabilir ve alıngan yapabilir. Bu da zamanla geçer gider… Belki de böyle biri yoktur. Hepsini ben uydurmuşumdur ya da biri benimle küçük bir oyun oynadı, oyunun vesilesi bir sürü düşünce açığa çıktı. Neyse ki, bunları üstüne alınacak biri yok. Çünkü sadece, var olduğunu iddia eden bir gizem var ve gizemler çözülmedikçe, bir gerçek de yoktur aslında. Yani olaysız dağılabiliriz. Kimse üstüne alınmasın. Küçük bir oyun oynadık sayalım ve oyun bitti…

« »