Günün yoğunluğu geçmiş, çiseleyen yağmurun altında, hemen çamların dibindeki bankta oturuyordum. Kahve yaptım kendime. Akşam ezanına kadar geçen süreyi değerlendirmek istedim. Öyle dingindim ki, beni en çok da rüzgarın ensemin solundan tatlı tatlı okşaması dinginleştirdi. Sanki bir el, ensemden ovuyor, okşuyordu. Hani ellerden geçen bir enerji vardır ya, sana dokundukça enerji de içine sirayet eder, onun gibi…
Rüzgar da, bana gelene kadar kim bilir kaç canlı bitkinin enerjisini aldı da geldi, ensemden okşadı beni…
O sırada yine tutamadı kendini ve bana bir soru sordu:
-İnsanlarla ilgili tespitlerin vardır illaki. Bir tanesini söylesene.
Gözlerim, masanın üzerindeki aşınmış cilalı kısıma daldı. Bir süre düşündüm ve ağır ağır, tane tane konuşmaya başladım:
-Bilmiyorum, hayatına giren insanların sana tavırları nasıldır diye. Benim hayatıma giren bazı insanlar, gururumu okşamaya çalışan cümleleri çok kurar. Hepsi değil ama bazıları. Zaten tespitim de bunlar üzerine. Hem herkes bir değil, herkes dillendiremiyebiliyor duygu ve düşüncelerini. Ancak kimileri dillerinden düşürmüyor. Başıma çok geldi diyebilirim. “Ya sen nasıl bir insansın/Senin gibi bir insan tanımadım/İyi ki hayatıma girdin/İyi ki varsın” daha da abartılısı, “Senin gibi kimse hissettiremez bana/Senle olmazsa, başkasıyla asla yapamam” gibi cümleleri çok duydum ama duyarken fazlasıyla mahçuptum. Bir insanın yüzüne bunlar söylenirse, nasıl davranabilir ki? Bunlar tamamiyle benliği okşayıcı cümleler ve bana göre bu cümleler, hayatında yer etmek isteyen takıntılı insanların cümleleri. Tekrar söylüyorum bak, “Defalarca tekrar eden(!)”.
-“Peki tespitin nedir bunlar hakkında?” diye merakını dillendirdi. Ben de devam ettim:
-Şöyle ki, böyle davranan ve dillendiren insanlara karşı fazla temkinliyim. Çünkü, hayatımda istediği yeri bulamadığında, bana göre o cafcaflı cümlelerin tam tersi yergileri peşi sıra saydıran insanlar da onlardır. Bu da başıma geldi. Duygu ve düşüncelerine karşılık bulamayan kişiler bana, “Sen ne biçim insansın/Sen duygusuzun tekisin/Senin için vazgeçmek çok kolay/Seni keşke tanımasaydım” gibi, sanki o övgüleri o hiç tekrarlamamış gibi, tekrar ve tekrar, istediğini alamadığı için can acıtmaya çalışan insanlar bunlar. Her iki davranışta da, tepkisiz kaldığım için, çoğu kendi kendini yer. Bu bir taktik de değil aslında benim için. Ben övülmekten utanırım biraz. Yerildiğimde ise, karşımdaki kim diye bakarım. Benim için gerçekten özel ve önemli biri olmalı ki canımı acıtsın. O insanlar da nadirdir zaten ve beni gözlerimden anlayan insanlardır. Yeriyorlarsa “vardır bir bildikleri” derim. Aksi halde tepki bile vermem. Tepkisizliğim bu yüzdendir. Her insanı tatmin edemem. Ne övgüsünde, ne yergisinde. Denge önemlidir. Bir insan konuşmasında bile dengesizse, pek tepkimi çekmiyor. O insanları artık ezber ettim ve diyorum ki, benim tespitim:
“Biri seni çok fazla övüyorsa, en çok da o yerer”
Benim aklıma gelen bu şu anda. Peki senin var mı?” diye soruyu ona yönelttim…
Poesia
30 Ağustos 2021 — 21:52
Benim de bir gözlemim var, seni bir ayna gibi yansıtan, sendeki özellikleri kopyalayan insanlar kötü niyetlidir. İnsan kendindeki iyi özellikleri kolay kolay göremiyor, ancak bir başkasında hemen yakalıyor. Senin sevdiğin şeyleri sevip sana aniden özel hissettiren insanlar bunu bilerek yapıyorlar. Kendinde göremediğin pozitif yanlarını karşındaki insanda gördüğünden güven duyuyorsun. Ancak bu kazanılmamış sahte bir güven duygusu. Seni aynalayan, kopyalayan, sahte mucizeler, istedikleri ego tatminini ve duygusal sömürüyü kolaylıkla elde edebiliyorlar. Narsistler yapar bunu sıkça. Sen onlara hayranlık duyana kadar seni taklit eder, sen olayı fark edene kadar gerçek yüzlerini göstermeye başlarlar ancak çok geç olmuştur. Övmeyi de övülmeyi de bu tarz taklitçiler sever zaten. Bence birinin size ettiği kötü lafta iyi lafta yerinde değilse manipülasyondur.
kameraygun
30 Ağustos 2021 — 22:35
Tam olarak, hissettiğim durumu özetlediniz. İçsel olarak farkında olduğum ama bu denli net dillendiremediğim durumlarla çok karşılaştım. İyi de, kötü de yöneltilse, her olayda olduğu gibi ilk olarak sakince gözlemliyorum. Sakinlik, doğru düşünmek için önemli. Sadece kötü durumlarda değil. İltifat bombardımanında bile sakinlik, sebep-sonuç ilişkisinde büyük bir savunma silahı olabiliyor. Kıymetli düşüncenizi paylaştığınız için teşekkür ederim…
Poesia
31 Ağustos 2021 — 02:16
Çeşit çeşit insan var ancak birbirine gerçekten benzeyen insanlar da var. Ancak çok nadir karşılaşabiliriz böyleleriyle, sonuç olarak ortak dersler öğrenmişizdir ve geçtiğimiz dersi tekrar almaya gerek yok. Hep bizi aşağıya çekecek insanlar giriyor o nedenle hayatımıza, bir adım daha ileri gidecek cesaret ve olgunluğu benimseyelim diye. Böyle enerjimizi sömürecek, sabrımızı ve sessizliğimizi kullanmaya zorlayacak insanlar da yalnızlığı öğretiyorlar. Hayır demeyi, gözlemlemeyi bildiğimizi de düşünsek demek ki henüz master yapmamışız 🙂
kameraygun
31 Ağustos 2021 — 09:19
Aslında şikayetim yok. Tespitlerim de olsa, yaşamı tüm unsurlarıyla kabullenmeye çalışıyorum. Çünkü yaşamak tek düze değildir. Her yolu, her duyguyu, her sorunu yaşayabiliriz. Garantisi varmış gibi yaşadığımız bu hayatın garanti belgesi yok malesef. Sözleşme de imzalamadık. Aslında her yeni gün, sürprizin ta kendisi ancak bizler monoton diyebiliyoruz. Elimizde olan imkanları küçümsüyoruz. Elindeki en ufak detaya kıymet veren insanlarla birlikte olmayı isterim. Aksi yaşayan insanlarla yaşamayı da kabullenirim. Bir şekilde kendimizi keşfedeceğiz. Durarak olmaz. Ya içten hareket gerek, ya da harekete zorlanmak 🙂 master kısmını ise ancak gözlerimi son kez kapatırken anlayacağım…
Bahar
30 Ağustos 2021 — 21:56
Bende tesbitiniz üzerine şunu eklemek istiyorum ki, herşey zehirdir mühim olan dozdur..
Bahar
30 Ağustos 2021 — 21:58
Bende tespitiniz üzerine şunu eklemek istiyorum ki, herşey zehirdir mühim olan dozdur..
N.M
30 Ağustos 2021 — 22:15
karşımızdakini bir insan olarak görürsek sonra cinsiyetini, o zaman bazı sorunlar Sorun olmaz… insan bazı hayatları çok isterler ama o hayatı beceremez, çok istememiş galiba!
Biz birini çok arzularız olduğu gibi sevdiğimizi düşünürüz, ama onu değiştirmek için uğraşırız. Onu Ozm nekadar seve bildikki?
Biz kendimizi ne kadar seve bildik ki?
Yine bir söz var geldi aklıma…
Eğer kendi başınıza mutluysanız, kendinizle yaşayabiliyorsanız, gerçekten bir ilişkiye ihtiyacınız yok. Bu, başkalarıyla ilişki kurmadığınız anlamına gelmez. Ancak ilişki kurmak başka, ilişki içinde olmak başka bir şeydir. İlişkiler bir tür prangadır, ilişki kurmak bir paylaşımdır. Birçok insanla ilişki kurarsınız, sevincinizi birçok insanla paylaşırsınız ama özellikle kimseye bağımlı değilsiniz ve kimsenin size bağımlı olmasına izin vermezsiniz. Bağımlı değilsin ve kimsenin sana bağımlı olmasına izin vermiyorsun. O zaman özgürlüğü,neşeyi ve aşkı yaşarsın (tercüman ettirdim inş doğru yazı oldu) osho
Biz başta kendimizi sevelim sonra karşıdakini. Ozm zaten abartılı sözlere gerekmiyor. Sadece bir bakış karşıdakinin gözüne değil ruhuna dokunursun…
kameraygun
30 Ağustos 2021 — 22:47
Tercüme ettirdiğiniz sözü okurken, kendime ortak cümlelere denk gelmedim diyemem. Hayatımıza alacağımız insanları bir ihtiyaç olarak görmemiz, taraflar için zararlı oluyor. İhtiyaç giderildiğinde, ilgi ve alaka azalıyor ve ihmaller başlıyor. İhtiyaçlarımı kendim giderebildiğim için, hayatıma giren insanları sadece insani duygu ve düşüncelerine istinaden tercih ediyorum. Şunun şu becerisi var, şunun şu varlığı var, şu bana bu kapıları açar gibi düşünmüyorum. Kendine davranışına, karşısındakine davranışına, olaylarla mücadelesine bakarak ona sevgi besliyor, hayatımda yer ediyorum. Hayatıma giren insandan tek menfaatim, bana olumlu insani unsurlar katması. İşte o yüzden insan ilişkilerinde rahat hissediyorum. Kayıp ya da kazanç olarak görmediğim için…
Kıymetli düşüncenizi paylaştığınız için teşekkür ederim…
Merve
30 Ağustos 2021 — 23:45
Verici biriyseniz insanlar sizden alabildiğini sonuna kadar alabilmek için abartılı derecede övgüde bulunuyorlar. Tek bir hayır yetiyor yerin dibine girmek için. Sadece kadın erkek ilişkilerinde değil ama tüm ilişkilerde böyle bu durum. Bazı insanlara ne kadar yapıcı olursan ol, ne kadar verirsen ver olmuyor. Çok geç öğrendim ve tecrübe ettim ki ben superman değilim insanların hayatlarını tek başıma değiştiremem, güzelleştiremem. Ben Sevdiğiniz biri için sizin sorumluluğunuzda olmayan şeyleri yüklenirseniz bu sizin göreviniz haline geliyor. Taşıyamadığınız zaman sizden kötüsü olmuyor. Yani benim tespitim:
Aşırı övgünün sonrasında gelen aşırı yerginin de sebebi bazen kendimiz oluyoruz.
kameraygun
31 Ağustos 2021 — 09:09
Genel itibariyle böyle diyebiliriz ama sağlıksız yetişmiş insanlar genelde böyle. Ben de sadece karşı cinsten bahsetmemiştim. Hemcinslerimizle olan ilişkiler de böyle olabiliyor. Kimi insan bazı duygulardan mahrum büyüyor. O duyguları yaşamak için de taktikler geliştiriyor. İstediğini elde etmek için. Bunlar hep yetiştirilmeden dolayı. Ancak her insanı ben düzeltemem, hem ne kadar düzgünğm ki. Ben de insanım ve yaşamaya çalışıyorum. Benim en büyük faydam, vicdani doğrulukta yaşamak. Yaşadıkça örnek olurum ancak. En iyi öğretme yöntemlerinden biridir bu da. Göstermek…
Zehra
5 Ekim 2021 — 14:38
Bu hikaye değildi daha çok düşüncelerini sarfetmissin ama ben nakaratı için. Hepsini okudum baştaki betimlemeye bayıldım. Sanki yaşadığın yerdeyiz.
kameraygun
5 Ekim 2021 — 20:39
Teşekkür ederim kıymet verdiniz 🙂 bazıları hikaye bazıları hayatımdan kesit. Hissedilmesi için yazdığım yazılar 👌😊