Tüm duyularını kullanabildiğin bir hayatı hisset!

Sadece bir tespit(!)

Günün yoğunluğu geçmiş, çiseleyen yağmurun altında, hemen çamların dibindeki bankta oturuyordum. Kahve yaptım kendime. Akşam ezanına kadar geçen süreyi değerlendirmek istedim. Öyle dingindim ki, beni en çok da rüzgarın ensemin solundan tatlı tatlı okşaması dinginleştirdi. Sanki bir el, ensemden ovuyor, okşuyordu. Hani ellerden geçen bir enerji vardır ya, sana dokundukça enerji de içine sirayet eder, onun gibi…
Rüzgar da, bana gelene kadar kim bilir kaç canlı bitkinin enerjisini aldı da geldi, ensemden okşadı beni…
O sırada yine tutamadı kendini ve bana bir soru sordu:
-İnsanlarla ilgili tespitlerin vardır illaki. Bir tanesini söylesene.
Gözlerim, masanın üzerindeki aşınmış cilalı kısıma daldı. Bir süre düşündüm ve ağır ağır, tane tane konuşmaya başladım:
-Bilmiyorum, hayatına giren insanların sana tavırları nasıldır diye. Benim hayatıma giren bazı insanlar, gururumu okşamaya çalışan  cümleleri çok kurar. Hepsi değil ama bazıları. Zaten tespitim de bunlar üzerine. Hem herkes bir değil, herkes dillendiremiyebiliyor duygu ve düşüncelerini. Ancak kimileri dillerinden düşürmüyor. Başıma çok geldi diyebilirim. “Ya sen nasıl bir insansın/Senin gibi bir insan tanımadım/İyi ki hayatıma girdin/İyi ki varsın” daha da abartılısı, “Senin gibi kimse hissettiremez bana/Senle olmazsa, başkasıyla asla yapamam” gibi cümleleri çok duydum ama duyarken fazlasıyla mahçuptum. Bir insanın yüzüne bunlar söylenirse, nasıl davranabilir ki? Bunlar tamamiyle benliği okşayıcı cümleler ve bana göre bu cümleler, hayatında yer etmek isteyen takıntılı insanların cümleleri. Tekrar söylüyorum bak, “Defalarca tekrar eden(!)”.
-“Peki tespitin nedir bunlar hakkında?” diye merakını dillendirdi. Ben de devam ettim:
-Şöyle ki, böyle davranan ve dillendiren insanlara karşı fazla temkinliyim. Çünkü, hayatımda istediği yeri bulamadığında, bana göre o cafcaflı cümlelerin tam tersi yergileri peşi sıra saydıran insanlar da onlardır. Bu da başıma geldi. Duygu ve düşüncelerine karşılık bulamayan kişiler bana, “Sen ne biçim insansın/Sen duygusuzun tekisin/Senin için vazgeçmek çok kolay/Seni keşke tanımasaydım” gibi, sanki o övgüleri o hiç tekrarlamamış gibi, tekrar ve tekrar, istediğini alamadığı için can acıtmaya çalışan insanlar bunlar. Her iki davranışta da, tepkisiz kaldığım için, çoğu kendi kendini yer. Bu bir taktik de değil aslında benim için. Ben övülmekten utanırım biraz. Yerildiğimde ise, karşımdaki kim diye bakarım. Benim için gerçekten özel ve önemli biri olmalı ki canımı acıtsın. O insanlar da nadirdir zaten ve beni gözlerimden anlayan insanlardır. Yeriyorlarsa “vardır bir bildikleri” derim. Aksi halde tepki bile vermem. Tepkisizliğim bu yüzdendir. Her insanı tatmin edemem. Ne övgüsünde, ne yergisinde. Denge önemlidir. Bir insan konuşmasında bile dengesizse, pek tepkimi çekmiyor. O insanları artık ezber ettim ve diyorum ki, benim tespitim:
“Biri seni çok fazla övüyorsa, en çok da o yerer”

Benim aklıma gelen bu şu anda. Peki senin var mı?” diye soruyu ona yönelttim…

« »