image

     Göl kenarında, çiftlik evinin çitlerinin bitiminin solunda, yıllar önce Adam’ın muzip bakışlarıyla; “Yemeklerimizi bundan sonra burada yiyeceğiz” dediği, Kadın’ın da desteği ile bitirdiği bu masa, yıllarca sabahları, öğlenleri ve akşamları, yoğun iş sonraları yedikleri yemeklere; yorgunluğa eş tuttukları çaylarına, Adam’ın demlemekten zevk aldığı kahvelere temel oluşturdu. Temelin en büyük özelliği ise birlik sağlamasıydı.

     Bu özelliğin anlamı Adam ve Kadın için başkaydı. Masanın yanından geçişlerinde, masaya oturduklarında, evliliklerinin ilk yıllarındaki huzuru, çabayı ve birliği hatırlatıyordu onlara.

     Adam, masanın sol tarafında oturur, Kadın’ı da hemen karşısında alırdı, gözlerini seyretmek ve karşısındaki varlığı hissetmek için, bundan oldukça zevk alarak…

     “Sağ yanımız da zamanla dolacak, çoğalacaktır” düşüncesiyle, muzipçe söylediği sözün arkasında durmuşlar, bu masada uzun yıllar birlik ve beraberliği korumuşlar…

     Tabi yıllar geçmiş. Çocuklar da yerini almış masada…

     Bir akşam, yoğun iş gününün sonunda çocukların kurduğu sofraya kurulan Adam ve Kadın, coşkun duyguların tavan yaptığı her gecede yaptıkları konuşmalarda, “Burası çok huzurlu, çok anlamlı…” sözlerindeki genel bakışların birbirlerine değmesiyle Adam, sözsüz konuşmalarına kısa bir ekleme yaptı: “Sadece bize mahsus”…

(Eda DEMİRBAŞ’ın çektiği bu fotoğrafı gördüğümde bir hayal belirdi zihnimde. Sonra bu hayali, bir hikayeye çevirdim. Farkında olmadan yaptığı bu katkıdan dolayı teşekkür eder, hikayeyi de kendisine hediye ederim…)