Vurma Lahana ve Mısır Ekmeği
Hikayesi, sabah yataktan uyanışıma dayanıyor…
Sabahleyin burnuma buram buram, pişen lahana kokusuyla uyandım. Anneannem erkenden kalkmış, bahçeden topladığı lahanalardan yemeğini hazır etmişti. Hep der ki, “Erken kalk git işine, lezzet yağar dişine”. Bunu benimsediğini her sabah erkenden kalkıp, günlük yemeklerini hazır etmesinden de anlıyorum, bağıyla bahçesiyle uğraşıp akıttığı terden de. İşler gözünde hiç büyümez. Çünkü düşünmek yerine, icraate geçer.
Düşünmek, düşünmeyi getirir. Çalışmak da çalışmayı. Her birine denge kurabilirsen ne âla. Ama kuramazsan, kalırsın yerinde, olduğun yerde…
Ana temaya döneyim.
Öğlen vakti, kokulu üzüm toplama işine ara verdiğimde, anneannem lahananın tereyağını eritip içine katmışken, bir tas da bana verdi, “Ye oğlum, bak nasıl olmuş” diye. Üzerine kırdığım mısır ekmeğiyle tamamladım öğünümü ve büyük bir iştahla yedim tümünü. Yine leziz…
Anne elinden midir, yoksa bu topraklarda yediğim herşey mi lezzetlidir bilmiyorum. Onu daha çözemedim. Belki de yemek seçmediğimden ve herşeyde bir lezzet bulduğumdandır yada besinlerle bütünleştirdiğim anıların etkisidir. “Durumdan duruma, kişiden kişiye değişir” diyeyim şimdilik…
Velhasıl, bilen bilir lahanayı. Bilenin canı çeksin de yapsın yesin, bilmeyen de özensin, bir denesin bu lezzeti diye paylaşayım dedim. İnsaflıyım. Bir de yerken videom var ki, “Bir adam bu kadar iştahlı nasıl yer?” sorularından kaçınmak ve ağız suyu akıtmamak için paylaşmıyorum. 😌
Afiyetle kalın… 😋🙋