Göze girmek için uğraşıp durmaz mı insan?
Tabii ki sen uğraşmazsın yada ben.
Genelde hep onlardır. Pis insanlar. Kendileri olamıyorlar işte. Gözden düşmemek için, gözün görebileceği gibi yaşıyorlar.
Sonra ne oluyor?
Belli gözlere sığmaya çalışan insan toplulukları…
Çok samimiyetle söylüyorum.
Bunları kendime de söylüyorum.
Dikkat edeyim diye de ara ara tekrar ediyorum işte böyle. Süzgeçten geçiriyorum kendimi, “Amaaan boşver” dememe gayretiyle.
Neden istediğimiz gözlere girmeye çalışıyoruz da, bizi isteyen gözlerle yaşamıyoruz?
Neden elimizde olan değil de, olmayana imreniyor, içerleniyoruz?
Kanaatsizlik diyebilir miyiz?
Ondakini de istiyorum da diyebiliriz yada herkesin gözü bende olsun, “Ben!” de diyebiliriz.
Siz ne dersiniz bilmem ama bu soruların içinde cevaplarım var. Siz de cevabınızı verip, halinize bakın. Bakalım yani.
Aslında her insan tek noktaya odaklanarak yaşasa, tek noktada aynılaşsa, birbirlerine aykırı gelmez. Bir olurlar, ayrı düşmezler.
Nedir bu nokta?
Çok dini gelecek cevabım, sıkılmayın ama din dersinden öte, yaşamın özüyle alakalı. Yaşamın özü ise:
‘Allah Rızası’

Düşünün!
Allah rızasını gözeterek yaşayan insan topluluğunu. Nasıl olur?
Gerçek bir rızayı gözeten insanların birliği nasıl olur?
Elbette ki, gerçek olur. İçten olur ve güven doludur. Çünkü nefse hizmet yoktur. Hakka hizmet vardır!
Vesselam…
Dur dur!
Bitirecektim ama birşey daha var.
Birşeyler yaparken birilerinden çekiniyoruz ya. Anadan babadan korkanlar da yok değil. O ne der bu ne der diye halimize hareketimize dikkat ediyoruz. Yalnızken ise tabiri caizse her haltı yiyoruz.
Peki bir sorayım!
Ama inanan insanlara. Diğerlerine deli saçması gelebilir.
Peki Allah görmüyor mu be?
Şu soruyu kendime sorunca, inanıyorum dediğim ve bu yolda yaşadığım için içime öküz oturuyor.
Oturuyor değil mi?
Otursun. Öküz iyidir.
Selametle…