Uykudan şiddetli bir baş ağrısıyla uyandım. Uyurum geçer dedim ama uyuyamadım. Ensemden yukarıyı kesiyorlar gibiydi…
Doğruldum yatakta, aşağı kata indim. Bir ağrı kesici aldım. Sonra tuvalete gittim. Tuvaletten çıkmadan ellerimi yıkadığımı hatırlıyorum sadece. Sonrası yok…
“Nerdeyim ben!..
Elmacık kemiğimde soğukluk var.
Karanlıktayım.
Bana seslenenler var.
Bu nasıl ağrı böyle!
“Uyan, iyi misin, kalkabilecek misin?” seslerini duyduğumda, elmacık kemiğim, yerdeki taşın soğukluğunu hissediyordu. Gözlerimi açtım, kapattım. İdrak etmek zordu. Kollarımla kendimi doğrulturken, destek oldular bana. Zar zor yürüyüp uzandım en yakındaki kanepeye.
Sırt üstü uzandım. Baş ağrım had safhada. Gözlerimi açamıyorum ağrıdan. Kendimi dinlediğimde ise, inleme seslerim…
Ne olduğunu anlamıştım. Tuvaletten kalktığımda titreme aldı, ellerimi yıkarken mide bulantısı vardı ve sonrası çok hızlı, bilinç dışı ama kontrollü gerçekleşti. Doktorun dediğine göre, kontrollü düşmüşüm, hatırlamasam bile. Sol diz, sol dirsek ve sol el tersiyle yere kapaklandıktan sonra sol elmacık kemiğimi de, çarpmaların sayesinde daha az bir darbe ile zedelemişim. Bu kadarıyla atlattığım için, şükür…
Yattığım yerde biraz olsun toparlanmaya çalıştım. Buz kompres, ayakları yükseğe koyma, masajlar derken gözlerimi az da olsa açtım. Doğruldum ancak ağrı beni yıkmak için savaşıyordu. Birileri beni giydirdi. Hiç yaşadığımı bilmediğim birşeydi bu. Kendi işimi kendim yapamamak…
Sonra biri kolumdan tuttu ve yürüttü. Araca bindirdiler ve hastaneye sağsalim ulaşabildim.
Doktorun tetkikleri sonucunda, yapılan teslere istinaden, bir tür zehirlenme yaşamışım. Yapılan tedavi, saatler süren müşahede sonrasında kendime geldim, doktor uyumamam gerektiğini söylese de, en azından son bir saati tatlı bir uykuyla geçirdim…
Yaşadıklarım o an için, sersemleticiydi. Aradan birkaç gün geçince farklı düşünceler de beraberinde geldi.
Yaşamımın pamuk ipliğine bağlı olduğunu zaten biliyorum ancak böyle bir tatbikat, bilgimi en vurucu yerinden tazelememe vesile oldu. Dünyanın en sağlıklı insanı da olsam, bir hata, bir dalgınlık, dışarıdan gelen ve kontrol edemediğim bir etki sebebiyle elimden kayıp gider sağlığım. Var olanın kıymeti kaybedilince anlaşılır ya, kalıcı kayıplar yaşamadan o kıymeti bilmek çok önemli.
Bir başka düşünce de, ölüm. Vücudumu kontrol edemedim ve düştüm. Düştüğümde tek başımaydım. Beni kimse kaldıramayabilirdi de. Orada hayatım son bulsa, son anım tek başıma olacaktı ve çaresiz…
Ancak öyle olmadı!
“Kontrollü düşmüş”
Bu nasıl bir cümle?
Kontrollü düşmedim ben.
Düşerken ‘Korundum’ ben!
Her ne kadar ağrı, acı da çeksem, daha beterinden korundum ben.
O ağrıyı, acıyı çektiğim için isyan etmek mi?
Tüm yaşananların, idrak noktasında farklı bir ufuk açtığına inanan ben mi?
Ne cürret!
Ben sadece şükrettim, daha beterinden koruduğu için…
Yaşadıklarımıza kızmadan önce, daha beterini düşünelim de, şükredelim diye anlattım bunları.
Şimdi toparladım kendimi. Her geçen gün daha iyi hissediyorum ama bu yaşadıklarımı ve bana hissettirdiklerini unutmayacağım. Her yaşadığımın olduğu gibi, bu yaşadıklarımın da bir anlamı elbet vardır ve asıl mesele de bu anlamı yaşamaktır zaten…
Sağlıkla kalın!